“Boşuna koşmuşuz statlara, hiç gereği yokken tv ekranları karşısında futbolun sihirini aramışız. Gönül verdiğimiz renkler… Ki hepsi de masum ve güzeldir.. Kirlenmiş, simsiyah ayıplarla görünmez olmuşlar. Kazanmak için dürüstçe oynamak yetmez, polemiği, tacizi, iftirayı, korkuyu, kuşkuyu paranoyayı da katacaksınız oyuna. Tarihe geçecek suçlamalar ve aşağılamalarla rakiplerinize 7×24 çamur atacaksınız. Sizler böyle yaptığınız için beyler… Hemen her şey yapanın yanına kar kaldığı için, futbol ezilmeye ve karalanmaya devam edecek. Oyunun kahramanları saha içinde değil, saha dışında aranacak.
‘TARİH, HATIR GÖNÜL, RİCA, EMİR, TEMBİHAT VE TALİMAT KABUL ETMİYOR’
İyi niyetle, insani dürtü ile tehlike anında, saldırganlık karşısında yanınızdakileri korumak için hamle yaptığınızda kırmızı kart görüp cezalı duruma düşeceksiniz. Uzak diyardan gelip artık bizim de kardeşimiz, evladımız olan futbolcuyu travmaya uğratacaksınız. Ayıplama, kınama, yanlışa karşı duruş gösterme gibi vicdani refleksler de kalmamış futbol dünyamızda. Trabzon’daki utanç verici olayı anlaşılmaz abuk gerekçelerle baştan savma beyanlarla tarihten sileceğinizi sanıyorsunuz ama, öyle olmuyor. Tarih, hatır gönül, rica, emir, tembihat ve talimat kabul etmiyor.
‘BU YILI OYNANMAMIŞ SALALIM’
Korkak ve suskun tanıklıkları da cezalandırıyor tarih. Çünkü o sessizlik ve tepkisizlik suçluya cesaret veriyor, ayıpa yeni yollar açıyor. Şiddete ruhsat çıkarıyor.
Kulüpler Birliği mesela… Fenerbahçeli futbolcuların saldırıya uğradığı, şiddete hedef olduğu olay karşısında sessiz bir tavırsızlık sürecine giriyor. Eyyamcılığın örneklerini veriyor. FİFA kokartlı elit hakemimiz de kıyametin kopmaması için tatil etmesi gereken maçı oynatıyor. Kurallar, barbarlığa teslim oluyor. Başa dönelim… Boşuna sevmişiz futbolu. O nedenle Süper Lig maçlarını durduralım artık. Bu yılı oynanmamış sayalım.. Ya da her takımdan sembolik üçer puan silelim… Gelecek haftalardan birini oynamayalım. Bu pis karanlığı aydınlatmak için karanlığı yakalım.”